Asya, Güney kore, Genel

Seul Gezi Rehberi: 1.5 Günde Neler Yapılabilir?

Daha önce Güney Kore ile ilgili gitmeden bilmeniz gereken, genel bilgileri içeren bir yazı paylaşmıştım. Seul’den önce buraya tıklayarak o yazımı okumanızı öneririm. Burada ise Seul’de sadece 1.5 günde neler yapabileceğinizi anlatmaya çalışacağım. Bizim gibi Seul’e kısıtlı zaman ayıranlar için hızlandırılmış bir gezi rotası çıkarmayı amaçlıyorum. 

Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi Güney Kore’nin başkenti Seul, ülkenin en büyük ve en kalabalık şehridir. Ülke nüfusunun yaklaşık yarısı bu şehirde yaşıyor. Kültürel, ekonomik, politik, kısacası her anlamda Güney Kore’nin merkezi konumunda bulunuyor. Joseon Hanedanlığı’ndan bu yana 600 yılı aşkın bir süredir başkentlik görevini üstlendiği için tarihi ve kültürel yönü de çok kuvvetli bir şehir. Bu kadar modern görünümlü kocaman gökdelenlerinin yanında Güney Kore’nin 5 antik sarayına ev sahipliği yapıyor. Samsung, LG, Hyundai ve Kia gibi büyük markaların ana merkezlerini bulunduran Seul ekonomik açıdan dünyanın en güçlü şehirlerinden birisi.

Ne zaman gitmeli??

Seul’de kışlar Sibirya etkisi nedeniyle kuru ve soğuk, yazlar ise Muson etkisiyle sıcak ve nemli geçiyor. Dolayısıyla kışın soğuktan donma, yazın ise sıcaktan buharlaşma ihtimaliniz mevcut. Ülkenin kışını bilmem ancak yaz aylarında ziyaret etmiş biri olarak nemin inanılmaz boğucu ve gezmeye engel teşkil edici bir etmen olduğunu söyleyebilirim. Seul’ü ziyaret için en uygun mevsimler kesinlikle ilkbahar ve sonbahar. Ziyaretinizi nisan-mayıs ya da eylül-ekim aylarına denk getirmeniz gezi konforunuz açısından size avantaj sağlayacaktır.

Kaç gün kalmalı??

Seul bildiğiniz kocaman bir metropol. Öyle doğa ile iç içe bir gezi ve etkinlik programı beklemeyin. Diğer metropollerdeki gibi klasik büyükşehir aktivasyonları, yani sergi, müze, alışveriş, sokaklarda gezme, yeni lezzetler tatma ve eski bir başkent olduğundan tarihi saray gezme konseptini yaşayacağız. Bana sorarsanız Seul’e en az 3 gün ayırmak gerekiyor. Ama biz Seul gezimizi Japonya ile birleştirdiğimizden, Japonya’dan zaman kısmamak adına 1,5 güne sığdırmak zorunda kaldık maalesef. 1,5 günde Seul’ün altını üstüne getirirsiniz diyemiyorum tabii ki ama en azından görülmesi gereken ana yerlerin bir çoğunu iyi bir planlama ile görebilirsiniz. 

Konaklama??

Güney Kore gibi Dünya’nın geri kalanından 50 yıl ilerde yaşayan bir ülke için merkez ulaşımı sorun teşkil etmediğinden teorik olarak konaklama için Seul’ün hemen her bölgesinden otel seçebilirsiniz. Ancak biz aile olarak seyahatlerimizde ulaşımla zaman ve enerji harcamayı sevmediğimiz için “küçük olsun, merkezi olsun” kuralımızı burada da uyguladık. Bizim otele geçmeden önce Seul’ün bölgelerinden kısaca bahsedeyim. 

Seul’de konaklama için ilk bakmanız gereken yerler; Myeongdong ve Insadong olmalı. İkisi de Seul’ün kalbi diyebileceğimiz konumdalar. Bu noktalardan birinde konaklarsanız her şeyin merkezinde olursunuz. Insadong, Myeongdong’a göre akşamları daha sakin oluyor. Bu nedenle eğer özellikle sükunet aramıyorsanız, Uzakdoğu’nun gece pazarları ile süslü o hareketli yaşantısını hissedebilmek için Myengdong daha iyi bir tercih olacaktır. 

Üniversite bölgesi olarak bilinen Hongdae şehrin biraz dışında kalıyor ama daha ekonomik bir konaklama seçeneği sunuyor. Öğrenciler yoğun olduğundan gecesi de gündüzü de oldukça hareketli. Metro ile merkezi noktalara 20-30 dakikada ulaşım sağlayabiliyorsunuz.

Eğer para ile bir derdiniz yoksa o zaman da Seul’ün en hareketli, en merkezi, en ciks, şarkılara ve popüler akımlara konu olup tüm dünyaya ismini duyurmuş olan bölgesi Gangnam’ı seçeceksiniz. Seul’ün en lüks restoranı, en pahalı mağazası, en büyük otelleri, kısacası her şeyin iyi anlamda “en”i hep burada bulunuyor. 

Biz Myeongdong’da bulunan Crown Park Hotel Seoul’de konakladık. Otel Myeongdong gece pazarı, Seul’de oldukça popüler olan Lotte AVM, Deoksugung Sarayı gibi önemli noktalara 5-10 dk yürüme mesafesinde bulunuyor. Metro istasyonu ise hemen önünde. Biz oldukça memnun kaldık. Sadece Uzakdoğu’daki otellerin saat 15.00’dan bir dakika önce bile check-in yapmaması planlarımızı biraz bozdu açıkçası. Biz erken de gitsek rica ile odayı alabiliriz diye düşünmüştük ama alamadık tabii ki. Hatta böyle bir şey ima eder gibi olduk, yüzümüze garip garip baktılar, söylediğimiz şeye bir anlam veremediler. Türk işi çözüm önerileri her zaman işe yaramıyor yani :p

Seul’de havaalanı-merkez ulaşımı??

Seul’de Incheon ve Gimpo olmak üzere iki adet havalimanı bulunuyor.

Incheon Havalimanı-merkez ulaşımı;

Seul’ün ana havalimanı burası. Şehrin 50 km batısında bu amaçla yapılmış yapay bir ada üzerinde bulunuyor. Sadece Seul’ün değil Dünya’nın en büyük ve en hareketli havalimanlarından birisi. İstanbul’dan Seul’e olan uçuşlarda burayı kullanıyoruz. Merkeze ulaşmak için bir çok seçenek mevcut ancak en pratik, en ucuz ve en konforlu olanı Tren.

Incheon-merkez ulaşımında AREX trenleri kullanılıyor. AREX trenlerin “All Stop Train” ve “Express Train” olmak üzere iki çeşidi bulunuyor.

All Stop Train, Incheon havalimanı Terminal 2’den Seul Merkez İstasyonu’na kadar, içinde Gimpo Havalimanı’nın da bulunduğu yaklaşık 13 istasyonda duruyor. Merkeze yolculuğunuz 1 saat sürüyor, fiyatı ise 5050 KRW. Ancak bu fiyat Seul Merkez İstasyonu için geçerli, önceki duraklarda inecekseniz daha az ödüyorsunuz. Bence ulaşımda tercih edebileceğiniz en pratik seçenek bu.

Express Train ise hiç bir istasyonda durmayıp direkt Seul Merkez İstasyonu’na ulaşım sağlayan trenlerdir. Yolculuk 50 dk sürüyor, fiyatı ise 11.000 KRW. Ücretsiz Wi-fi, ücretsiz su, koltuk rezervasyonu gibi ayrıcalıkları da var. Önceden Express Train’e rezervasyon yapmak ve daha detaylı inceleme için buraya tıklayabilirsiniz. 

Trenler 05.00-00.00 arasında sefer yapıyorlar. All Stop Trenler 10 dakikada bir, Express Trenler ise 30 dakikada bir kalkıyor. Biletleri istasyondaki makinelerden temin edebiliyorsunuz. 

Gimpo Havalimanı-merkez ulaşımı;

Gimpo ise daha çok kısa mesafeli uçuşlarda kullanılan, Incheon’a göre daha küçük ve merkezi bir havalimanı. Gimpo Havalimanı’ndan merkeze metronun 5 ve 9 numaralı hatları ile, az önce anlattığım Incheon Havalimanı’ndan kalkıp Gimpo’dan da geçerek merkeze giden Airport Railroad ile, ya da Gimpo’dan kalkıp Yangchon İstasyonu’na giden Gimpogold ile ulaşım sağlayabilirsiniz. 

Seul’de şehiriçi ulaşım??

Şunu söyleyerek başlamak istiyorum; Güney Kore ve Japonya’daki gibi bir metro sistemini Dünya’nın başka hiçbir yerinde görmedim. 20-30 farklı çıkışı bulunan 3-4 katlı devasa metro istasyonları ile neredeyse tüm şehri birbiri ile bağlamışlar. Adeta yerin altında apayrı bir dünya yaratmışlar. Her hattın birbiri ile bağlantısı var. Dolayısıyla Seul’de metro bu kadar gelişmişken hiç başka şeylere kafa yormanıza gerek yok. Nereye gidecekseniz kendinize en yakın metro istasyonunu bulup oraya dalacaksınız. Nasılsa aktarma yapa yapa bir şekilde varmak istediğiniz yere ulaşırsınız. Kabul ediyorum karışık bir metrosu var ancak gerek makinelerde gerekse yönlendirme tabelalarında İngilizce açıklamalar mevcut. O nedenle korkmanıza gerek yok. 

Metro saat 05.30-00.00 arası kesintisiz hizmet veriyor. Metroda, daha doğrusu toplu taşımanın tamamında kullanabileceğiniz çeşitli kartlar var;

Tek kullanımlık metro bileti, tek yön gidiş için bir seferlik kullanabileceğiniz biletlerdir. Metro istasyonlardaki otomatlardan 500 KRW depozito ödeyerek alabilirsiniz. Seul metrosuna hem girerken hem de çıkarken kartı okutmanız gerekiyor. Yine metro çıkışındaki ‘refund’ makinelerinden kartı iade ederek depozitonuzu geri alabiliyorsunuz. Metroya biner binmez kartı fırlatıp atmayın yani, daha işiniz bitmedi onunla. Bilet ücreti ineceğiniz istasyona göre değişiyor. Eğer metro içerisinde aktarma yapacaksanız çıkmadan makinelerden kartınıza yükleme yapmanız gerekiyor. Yoksa çıkamıyorsunuz zaten. Çıkıştaki turnikeler bağır çağır kıyametleri koparıyor. 

T-Money Card; içerisine istediğiniz kadar para yükleyebileceğiniz, metroda, otobüste, takside, bunun dışında birçok mağazada indirimli alışverişte kullanabileceğiniz turistik bir ulaşım kartıdır. T-Money Card’ı Incheon Havalimanı’ndan, 7/11 marketlerinden, otobüs ve metro istasyonlarından veya T-Money ofislerinden alabilirsiniz. Bu kart şöyle işliyor; T-Money Card’ı 3000 KRW ödeyerek satın alıyorsunuz ve içerisine istediğiniz miktarda para yatırıyorsunuz. Sonrasında metro, otobüs hatta taksi kullandığınızda bile bu kartın içerisindeki paradan harcıyorsunuz. Bu kartla ödeme yaptığınızda sizin için indirimli fiyatlar geçerli oluyor. Örneğin; tek kullanımlık metro bileti aldığınızda 1350 KRW öderken T-Money Card ile aldığınızda 1250 KRW ödeme yapıyorsunuz. Ulaşım dışında belirlenmiş bazı marketlerde de indirimli alış veriş yapabiliyorsunuz. Seul’den ayrılırken başta ödediğiniz depozitoyu ve kartınızın içerisinde kalan parayı servis noktalarından herhangi birine uğrayarak, 500 KRW servis ücreti karşılığında, geri alabiliyorsunuz.

M-Pass; bir günde toplu taşımayı 20 kez kullanmaya müsaade eden turistik kartlardır. Aynı T- Money gibi tüm toplu taşıma araçlarında kullanabiliyorsunuz. Yine bazı restoran, cafe ve marketlerde belli oranlarda indirim sağlıyor. Tek günlük 10.000 KRW, iki günlük 18.000 KRW, üç günlük kart ücreti ise 25.500 KRW.

Bunların dışında Seoul City Pass gibi hem toplu taşımayı hem de çeşitli aktivasyonları ücretisiz olarak sunan kartlar da mevcut.

Bunları tek tek saydım ama ben hiçbirini almadım. Seul’de çok uzun süre kalmayıp, metroyu da günde 20 defadan fazla kullanmayacaksanız gerek var mı bu kadar tantanaya onu da bilemedim. Bence tek kullanımlı biletlerden alın geçin. 

Seul’de gezilecek yerler??

Geldik işin en eğlenceli kısmına. Yukarıda da yazdığım gibi aslında Seul en az 3-4 günü hak eden bir şehir. Ancak kısıtlı zamanda da yapabileceğiniz çok şey var bu şehirde. Bünyesinde Joseon Hanedanlığı tarafından yapılmış 5 büyük sarayı barındıran Seul saraylar şehri olarak biliniyor. Bu nedenle gün içerisinde sarayları, akşam saatlerinde ise diğer yerleri gezmek gerekiyor.

Bizim 1.5 günlük gezi programımız ise şöyle;  

1. GÜN

İlk gün merkeze gelip otele giriş yapmak falan günün yarısını alıyor tabii. Bizim gezmeye başlamamız saat 2-3’ü buldu diyebilirim. İlk günkü gezi rotamız şöyle;

  1. Deoksugung Sarayı
  2. Cheonggyecheon Deresi
  3. Dongdaemun Design Plaza
  4. Insadong
  5. Namdaemun Market

Deoksugung Sarayı

Seul gezimize otelimize de çok yakın konumda bulunan Deoksugung Sarayı ile başlıyoruz. Deoksugung az önce bahsettiğim 5 büyük saraydan biridir. Ancak diğer saraylardan farklı olarak karma mimari ile inşa edilmiştir. Yani sarayın bazı bölümleri taştan, bazı bölümleri ise ahşaptandır. Ahşap dediysem öyle basit bir tahta değil, Kriptomeria adı verilen oldukça özel bir ağaçtan elde edilmiş bir ahşap. Saraylara layık bir şey yani. Deoksugung Sarayı, 1910 yılında Kore’nin Japonya tarafından işgal edildiği zamana kadar Kore Kraliyet Ailesi’nin ikametgahı olarak kullanılmış. Sarayın bahçesi oldukça büyük. İçerisinde tarihte farklı amaçlarla kullanılmış salonlar var. Sarayın girişinde ise Seul’deki diğer saraylarda da olduğu gibi, belli aralıklarla Koreli askerlerin nöbet değişim seremonisi oluyor. Saray pazartesi günleri hariç her gün 09.00-21.00 saatleri arası ziyarete açık. Genel giriş ücreti 1000 KRW, Kraliyet Sarayı giriş ücreti ise 10.000 KRW’dir.

Seul’deki sarayları geleneksel Kore kıyafetleri ile ziyaret ederseniz girişler ücretsiz oluyor haberiniz olsun. 

Metro ile ulaşım; 1 numaralı hat Seoul City Hall istasyonu, 2. Çıkış

Cheonggyecheon Deresi

Küçük bir itirafta bulunmam gerekirse Seul’ün ünlü Cheonggyecheon Deresi’ni ilk gördüğümde aklıma hemen, neden bu kadar meşhur olduğuna bir türlü anlam veremediğim Brüksel’deki ‘İşeyen Çocuk Heykeli’ geldi. Yani Seul’ün orta yerinde neredeyse hiçbir doğal yanı bulunmayan, geçirdiği restorasyondan dolayı her yerinden yapaylık akan bu cılız derede görülecek ne olduğunu anlayamadım bir süre. Ama sonrasında geçirdiği değişimin öyküsünü öğrendiğimde etkilenmedim desem yalan olur. 

Han Nehri’nin bir kolu olan Cheonggyecheon Seul’ün ilk başkent olduğu zamanlar, yani yüzyıllar öncesinde, ‘temiz su vadisi’ olarak bilinip halkın günlük su kullanım ihtiyacını karşılıyormuş. Ancak şehrin alçak bir noktasında bulunduğu için yağmur yağdığında sık sık taşkınlara neden oluyormuş. Bunu kontrol etmek için yüzyıllar boyunca çeşitli önlemler alınmaya çalışılmış ama hiç biri başarılı olamamış. 

Japon işgali dönemine gelindiğinde nüfus artışı, sanayileşme gibi nedenlerle suyun kalitesi iyice bozulmuş ve artık tertemiz suyu ile ünlü nehir ‘kentin kanseri’ olarak adlandırılmaya başlanmış. Bakmışlar nehrin çöpüyle atığıyla baş edemiyorlar üzerini kapatıp gömmeye karar vermişler. 1968 yılında da üzerine Cheonggye Otobanını inşa etmişler. Ancak zaman içerisinde bu otoban hem kötü görüntüsü ile göze batmaya hem de zemininin bozuk olması nedeni ile tehlike oluşturmaya başlamış. Seul yönetimi de uzun tartışmalar sonucunda trafikte oluşabilecek kaosu ve bir dünya para harcamayı göze alıp bu dereyi restore etmeye ve 6 km ilk bir doğal yaşam alanı oluşturmaya karar vermiş. Yani büyük bir müteahhite al buraya 50 katlı site yap ,tek bir ağaçlık boş yer bile bırakma dememişler. Ya da şehrin 1500. AVM sini buraya açalım diye de düşünmemişler. Koca koca gökdelenler içerisinde sıkışıp kalan halka güzel bir alan yaratmaya çalışmışlar. 

Günlük hayatta insanların kenarında oturduğu, bunaltıcı sıcaklarda ayaklarını suya sokup serinlediği, festival gibi özel zamanlarda rengarenk ışıklandırdığı, görüntüsünden ziyade hikayesi ile anlamlı olan bu dere Seul’ün en turistik ve en ikonik yapılarından biri. 

Metro ile ulaşım; 5 numaralı hat ile Gwanghamun İstasyonu, 5. çıkış.

Dongdaemun Design Plaza (DDP)

DDP, ünlü mimar Saha Hadid ve ekibi tarafından ‘Metonimik Peyzaj’ konsepti ile tasarlanıp inşa edilmiştir. Şehrin ortasına devasa bir uzay gemisi inmiş gibi bir görüntü çizen DDP içerisinde sergi ve tasarım salonları, tasarım müzesi ve laboratuarı, medya merkezi, seminer odası, kafeterya gibi herkesin katılım göstereceği çeşitli alanlar ve aktivasyonlar içeriyor. Metro çıkışında hemen sağdaki ofiste DDP’de ücretli ya da ücretsiz katılacağınız etkinlikleri öğrenebilirsiniz. DDP haftanın her günü 24 saat açık.

Metro ile ulaşım; 2,4,5 numaralı hatlar ile Dongdaemun History and Culture Park İstasyonu, 1. Çıkış.

Insa-dong

Insa-dong Seul’ün en turistik, en eğlenceli noktalarından birisidir. 700 m lik ana caddesinde ve birbirinden sevimli ara sokaklarında sanat galerileri, ahşap çay evleri, restoranlar, cafeler, el yapımı ürünler satan minik mağazalar bulunuyor. Gezmesi çok keyifli bir yer. Ana caddedeki binaların çoğu 1392-1897 yılları arasında hüküm sürmüş olan Joseon Hanedanlığı’ndan kalma. Size tavsiyem buraya çok geç saatlerde gelmemeniz çünkü hava kararınca özellikle ana caddesinde bir çok dükkan kapanıp el ayak çekiliyor. Burası böyle sakin gezilecek bir yer değil. Bu nedenle akşam üstü saatlerinde gelip gezseniz daha iyi olur. 

Metro ile ulaşım; 3 numaralı hat ile Anguk İstasyonu, 6. Çıkış.

İstediğimiz hareketi burada yakalayamayınca kendimizi yemeğe vuralım dedik. Korelilerin artık çılgınlık boyutuna varmış meşhur Korean bbq’sünü denemek istedik. Abarttığımı düşünmeyin, gerçekten de bbq olayı Kore’de bir tutku. Başınızı ne tarafa dönseniz bbq. Kore ile ilgili genel bilgiler verdiğim yazımın yeme içme kısmında daha geniş bir şekilde bahsettim ama bir de burada söylemiş olayım; akşam yemeğimizi Insa-dong’daki Soegojip’te yedik. Daha çok lokallerin takıldığı harika bir bbq idi. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Tam adresi; 5-2 Insadong 3-gil, Jongno-gu, Seoul, Güney Kore.

Namdaemun Market

Bayılırız Uzakdoğu’nun kıpır kıpır gece pazarlarına. Her ne kadar uzun yoldan gelip jet lag olsak da, bütün gün Seul’ü gezip yorgunluğun dibine vursak da o gece pazarına gidilecek, alışveriş yapılacak, sokak lezzetlerinden tadılacak. İşte bu motivasyonun verdiği güç ile günün son durağı olarak Seul’ün en eski ve en büyük pazarı Namdaemun Market’e geçiyoruz. Tarihi 1400’lü yıllara dayanan pazarda bulunan 10.000 mağazadan istediğiniz her türlü ürünü Seul ortalamasının biraz daha altı fiyata bulabilirsiniz. Yine birbirinden lezzetli sokak lezzetlerini burada deneyebilirsiniz. Namdaemun Market’i gezdikten sonra eğer vaktiniz varsa çok yakınında bulunan Myengdong Night Market’i gezmenizi de öneririm. 

Namdeamun Market kategorilere uygun olarak düzenlenmiştir.Yani çocuk kıyafetleri, erişkin kıyafetleri, aksesuarlar, elektronik eşyalar gibi çeşitli ürünlere ayrılmış sokaklar göreceksiniz. Geleneksel ürünler açısından da çok zengin olan market pazar günü hariç her gün 23.00-17.00 saatleri arası açıktır.

Metro ile ulaşım; 4 numaralı hat ile Hoehyeon İstasyonu, 5. Çıkış.

2.GÜN

  1. Gyeongbokung Sarayı
  2. National Folk Museum of Korea
  3. Bukchon Hanok Village
  4. Jogyesa Tapınağı
  5. Namsan-N Seul Kulesi
  6. Bonguensa Budist Tapınağı
  7. Coex AVM
  8. Gangnam

Gyeongbokgung Sarayı

2. güne Seul’de en beğendiğim yer olan Gyeongbokgung Sarayı ile başlıyoruz. Hani size daha önce Seul’de Joseon Hanedanlığı tarafından yapılan 5 büyük saraydan bahsetmiştim. İşte Joseon Hanedalığı’nın ana sarayı olan Gyeongbokgung, bu sarayların en büyüğüdür. Zamanında kral ve ailesinin yaşadığı ve resmi devlet işlerinin yürütüldüğü yerdir. 1395 yılında Kral Taejo’nun saltanatında inşa edilen sarayın öyle çok sakin bir tarihi olmamış, defalarca yanmış, yıkılmış, yapılmış, yüzyıllarca harabe olarak kalmış… Her restorasyonda farklı yapılar eklenerek genişletilmiş ve günümüze kadar gelmeyi başarmış. Günümüzde hala Gyeongbokgung’un gerçek görüntüsüne kavuşması için çalışmalar devam ediyor. İçerisinde sadece tek bir saray yok, birçok yapı var. Ve bütün olarak hepsi de birbirinden güzel. Sarayın ana girişinde her gün saat 10.00 ve 14.00’de nöbet değişimi oluyor, katılmanızı öneririm. Saray salı günleri ziyarete kapalı, onun dışında her gün 09.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Giriş ücreti 3000 KRW, ancak geleneksel Kore kıyafetleri ile gelirseniz giriş ücretsiz.  

Metro ile ulaşım; 3 numaralı hat ile Gyeongbokgung İstasyonu, 5. Çıkış.

Bence bu saray Seul’de göreceğiniz en güzel şey. Bu nedenle Seul’deki 5 saray içerisinden sadece birini seçecekseniz o da kesinlikle burası olmalı. Bu arada saray çok büyük. Girmesi, çıkması, fotoğraf çekmesi falan 3 saati buluyor. 

The National Folk Museum of Korea

Gyeongbokgung Sarayı’nın içerisinde bir de müze bulunuyor. Bu müzede Kore halkının geçmişten günümüze nasıl yaşadıklarını göstermek amacıyla Korelilerin tarih boyunca günlük yaşamda kullandıkları, el yapımı 4000 den fazla eser sergileniyor. Gezmeseniz bile göz alıcı pagodası ile dış mimarisi de çok ilgi çekici. Yine buranın bahçesinde Kore yaşamını sergilemek için temsili bir köy oluşturmuşlar. Gezmesi oldukça keyifli bir yer.

Bukchon Hanok Village

Gyeongbokgung Sarayı’nda sonra Seul’de en sevdiğim 2. yer burası oldu. Sonuçta o kadar yolu Türkiye’de de her yanımızı kanser gibi sarmış olan koca beton gökdelenleri değil, şehre anlam katan bu geleneksel yapıları görmeye geldik. 

Hanok, geleneksel Kore evlerine verilen isimdir. Bukchon Hanok Village,  hanok evlerinden oluşmuş geleneksel bir Kore köyüdür. Ancak öyle temsili küçük bir alan değil, geleneksel yapısını günümüze kadar koruyabilmiş 5 mahalleden oluşan kocaman bir bölgedir. Joseon Hanedanlığı döneminde üst düzey devlet yetkililerinin ve soylularının ikametgahı olan bölge daha sonra yaşanan savaşlar ve afetler nedeni ile halk tarafından işgal edilmiştir. 

Hanok Village aynı zamanda Seul’ün en instagram popüler bölgesi durumunda. İnternette görmüş olduğunuz, arkada modern Seul manzarasına karşı geleneksel Kore yapıları içerisinde çekilmiş fotoğrafların hepsi buradan. Ancak acayip kalabalık bir yer olduğundan instagramlık pozlar için çok erken saatte gelmeniz gerekiyor. 

Burası sokak sokak gezmesi inanılmaz keyifli bir yer. Ancak Hanok Village’deki evlerde 4000 civarında insan yaşadığından öyle çok şamata gürültü yapılması hoş karşılanmıyor. Üzerinde ‘sessiz olun’ yazan kıyafetleri ile gezen görevliler gürültü yapmamanız için sürekli uyarıp duruyor. Çoğu evin üzerinde sessizlik ve burada yaşayanlara saygılı olunması konusunda uyarılarda bulunan tabelalar mevcut. Zaten Hanok Village’de yaşayan halkla yönetim arasında da, yaşadıkları yerin bu derece turistik hale gelmesinden dolayı ciddi bir gıcıklık durumu söz konusuymuş. Mahalle sakinleri bölgedeki turist yoğunluğunun artık kendi yaşantılarını etkileyici boyutlara geldiğini, Venedik gibi olmak istemediklerini, ciddi önlemler alınması gerektiğini duyurmak için bir süre boyunca her hafta protesto gösterileri falan düzenlemişler. 

Bukchon Hanok Village 7/24 ziyarete açık bir bölge.

Gyeongbokung Sarayı ile Changdeokgung Sarayı arasında kaldığı için buraları aynı gün içerisinde gezmeniz mantıklı olur. 

Metro ile ulaşım; 3 numaralı hat ile Anguk İstasyonu, 2. çıkış.

Jogyesa Temple

Daha önce taşı toprağı tapınak olan Kyoto’yu yazarken gerek Şintoizm gerekse Budizme ait olsun, tapınakların çoğunun dağ başında, tepelerde, orman içlerinde yani merkeze uzak sakin sessiz yerlerde olduğundan bahsetmiştim. Kore Budizminin ana merkezi kabul edilen Jogyesa Temple ise Seul’ün tam ortasında bulunuyor. Tabi Budizm felsefesinin o insan ruhunu dinginleştirici etkisini, ana yolun kenarında, pat diye içeriye dalabildiğiniz bir tapınakta pek hissedemiyorsunuz. Ama güzel olan yanı şu ki; tapınağın ulaşımı çok kolay. 

Jogyesa Tapınağı’nın tarihi 14.yy’ın başlarına kadar uzanıyor. Tapınak ilk olarak 1295 yılında Joseon Hanedanlığı’nın ilk yıllarında kurulmuş. Japon işgali döneminde, Japonların Kore Budizmini bastırma çabalarına karşı gelişen direnişte ana rolü üstlenmiş. Günümüzde tapınağı farklı kılan en önemli özellik ise “Templestay” programı. Bu programda Budizm öğretisini öğrenmek, Budist rahiplerin yaşantılarına tanık olmak, deneyimlemek amacıyla belirli bir süre tapınakta kalabiliyorsunuz. Kendi adıma katılmayı çok isterdim, değişik bir deneyim olabilirdi. Templestay programı hakkında daha detaylı bilgi edinmek ve rezervasyon yapmak için burayı tıklayabilirsiniz. 

Tapınak özellikle Buddha’nın doğum günü olan 3 Mayıs’ta çok renkli kutlamalara sahne oluyor. O tarihte Seuldeyseniz mutlaka uğrayın. Bunun dışında her gün belli saatlerde yapılan dua ayinlerine katılabiliyorsunuz. Ana tapınağın avlusunda 500 yıllık bir Ak Çam bir de Çin Ağacı bulunuyor. Tapınak her gün açık, girişi ise ücretsiz. 

Metro ile ulaşım; 1 numaralı hat ile Jonggak İstasyonu, 2. Çıkış

2 numaralı hat ile Anguk İstasyonu, 6. Çıkış. 

Namsan ve N Seul Tower

Seul’ün simgesi haline gelmiş şu ünlü N Seul Tower’ın bulunduğu tepe olan Namsan, Seul’de mutlaka uğramanız gereken yerlerden biri. Burada sadece Seul Tower yok. Namsan, içerisinde koca bir AVM, cafe ve restoranların bulunduğu büyük bir park aslında. Çok atletik bir yapıya sahipseniz tepeye yürüyerek çıkabilirsiniz. Ya da teleferikle çıkıp yürüyerek inebilirsiniz. Ancak bizim gibi spor ve sağlıklı yaşamla pek işi olmayan insanlar için bu aktivasyon biraz fazla iddialı geldiğinden biz teleferikle tepeye çıkmayı tercih ettik. Namsan Cable Car denen teleferikle yukarı çıkmak çok güzel manzaralar görmenizi sağlıyor ancak tek sorun teleferiğin aşırı kalabalık olması. Teleferikte Seul manzarasına bir sürü kafa eşlik ediyor yani. Neyse ki sorun etmiyoruz çünkü Namsan tepesinin manzarası çok daha güzel. Üstelik AVM’nin içerisinde yumuşacık koltuklarda ayaklarınızı uzatıp Seul manzarasına karşı bir şeyler içmek varken kim takar Cable Car manzarasını. 

Namsan Cable Car’a Myeongdong Station 1. çıkıştan ya da Seoul Station 9. çıkıştan, ücretsiz Namsan Cable Car Shuttle otobüsleri ile ulaşabilirsiniz. Shuttle otobüsleri her 30 dk da bir kalkıyor. Çift yön teleferik ücreti 15.000 KRW, tek yön ücreti ise 12.000 KRW. Haftanın her günü saat 10.00-23.00 arası hizmet veriyor. Her ihtimale karşı web sitesini de buraya bırakayım belki incelemek istersiniz. 

Namsan Tepesi’nde göreceğiniz en öncemli yapı tabii ki N Seul Tower. Kule, Güney Kore’nin en önemli medya kanallarına hizmet sunan bir televizyon, radyo ve gözlem kulesidir. 236 metre yüksekliğindeki kule şehrin en yüksek tepesinde bulunuyor. Namsan Tepesi’nden Seul yeterince güzel göründüğü için biz kuleye çıkmayı tercih etmedik. Ama çıkmak isteyenler için 21.000 KRW olduğunu söyleyeyim. Yine kule içerisinde oturup şık bir akşam yemeği yiyebileceğiniz çeşitli restoran ve barlar bulunuyor. 

N Seul Tower’a Namsan Cable Car dışında Namsan Sunhwan Shuttle otobüsleri ile ulaşabilirsiniz. Her 10 dk da bir kalkan bu otobüsler; 3 ve 4 numaralı hat Chungmuro İstasyonu ve 3. Hat Dongguk Univ. İstasyonunun çok yakınından kalkıyor. 06.30-23.00 saatleri arasında hizmet veren otobüslerin fiyatı 1400 KRW. 

Namsan Tepesi bizim eğlenceli vakit geçirdiğimiz yerlerden bir tanesi oldu. Gitmenizi kesinlikle öneririm. Kuleye gelince, sanırım ben bu kule olayından çok fazla etkilenmiyorum. Tüm kuleler bana aynı geliyor. Yani Seul Tower’ın Berlin’deki ya da Tokyo’daki kulelerden bir farkı varmış gibi gelmedi bana açıkçası, betondan demirden yapılmış bir kule işte. 

Bonguensa Budist Tapınağı

Sıra geldi 1200 yıllık Kore Budizminin ana tapınaklarından biri olan Bonguensa Budist Tapınağına. 794 yılında inşa edilmiş bu kadim tapınakta ülkenin en uzun taş heykellerinden biri olan “Maitreya” ve 3479 adet kutsal Budist kitabının bulunduğu özel bir kütüphane bulunuyor. Daha önce Jogyesa Temple’da bahsettiğim ‘Templestay’ ve daha kısa süreli aktivitelerden oluşan ‘Templelife’ programları burada da mevcut. Bu programlarla Kore Budizmi ile tanışma, Budist rahiplerin gerçek yaşamına tanık olma ve deneyimleyebilme gibi şeyler amaçlanıyor. Yeterli vaktiniz varsa kesinlikle katılmanızı tavsiye ederim. Programlarla ilgili daha detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.

03.00-22.00 saatleri arasında açık olan tapınağın girişi ücretsiz. 

Metro ile ulaşım; 9 numaralı hat ile Bonguensa Temple İstasyonu, 1. çıkış. 

COEX Avm

Bonguensa Tapınağı çıkışının hemen karşısında Asya’nın en büyük AVM lerinden biri olan Starfield Coex Mall bulunuyor. AVM gerçekten de inanılmaz büyük. İçerisinde devasa bir akvaryum ve harika bir kütüphane var. Türkiye’de AVM’ler ile bolca muhatap olduğumuzdan genellikle yurtdışı seyahatlerimizde, özellikle göreceğimiz bir şey yoksa, AVM gezmeyi sevmeyiz. Buraya da sırf Starfield Library’i görmek için girdik. 2800 metrekare alan üzerine kurulu bu kütüphanede dijital ve yazılı olarak 70 binden fazla kitap bulunuyor. İnsanlar burayı sadece kitap okumak için değil aynı zamanda içindeki cafede buluşup oturmak için de kullanıyor. İçinizde birazcık olsun kitap sevgisi bulunuyorsa buradan çok zevk alacaksınız. 

Metro ile ulaşım; 2 numaralı hat Samsung İstasyonu, 5. Ve 6. çıkış.

9 numaralı hat Bongeunsa İstasyonu, 7. çıkış.

Gangnam

PSY’nin “Gangnam Style” şarkısı hayatımıza girene kadar itiraf edelim ki hiç birimizin Gangnam’dan falan haberi yoktu. Ama şarkı o kadar beynimize işledi ki bir ara gözlerimi kapattığımda Gangnam’ın ortasında o garip dansı yaparak gezdiğimi falan hayal eder olmuştum. Hani her şehrin bir zengin bölgesi vardır ya, işte Seul’ünki de burası. Zaten Gangnam Style şarkısında da bu zengin yaşantı işleniyordu. Kocaman gökdelenlerle dolu Gangnam’da her türlü markayı, en kalitelisinden her türlü ürünü bulabilirsiniz. Milletin zenginliği karşısında azıcık ezilsek de gezmesi keyifli bir bölge. 

Az önce bahsettiğim Bonguensa Tapınağı da Coex Mail de Gangnam bölgesinde bulunduğu için Gangnam Merkezi ile buraları birlikte gezmeniz mantıklı olur.

Metro ile ulaşım; 2 numaralı hat ile Gangnam İstasyonu.

Özetleyecek olursam;

  • Seul’e gideceğiniz zamanı iyi seçmenizi öneririm. Yazın aşırı sıcak ve nem, kışın ise aşırı soğuk seyahatinizi işkenceye çevirebilir. Mümkünse ilkbahar ve sonbahar tercih edin.
  • 4-5 gün ayrılsa çok daha iyi olur ancak iyi bir planlama ile ana noktaları rahatlıkla 2 günde bitirebileceğiniz bir şehir.
  • Konaklamada en iyi bölgeler Myeongdong ve İnsadong.
  • Incheon Havalimanı- Merkez ulaşımında en iyi seçenek; AREX Trenlerinin All Stop Train çeşidi.
  • Metro hattı çok karışık, metro istasyonları daha da karışık. Bir yere giderken hangi hattı ve hangi çıkışı kullanacağınıza iyi hakim olun. Kontrolü bir kaybederseniz bütün enerjinizi metroda doğru çıkışı bulmak için kullanabilirsiniz. Bu konuda Google’ı rahatlıkla kullanabilirsiniz.
  • Metroyu günde 20 kez kullanmayacaksanız tek kullanımlık biletler en iyi seçenek.
  • Seul’deki saraylar geleneksel Kore kıyafeti ile gelenlere ücretsiz.
  • Korean bbq ve Wagyu etlerini mutlaka ama mutlaka deneyin.
  • Bukchon Hanok Village’de gürültü yapmayın, bu konuda oldukça hassaslar.
  • Sigara için ayrılmış alanlar dışında sigara içmeyin, bu konuda da çok hassaslar.

Evet 1.5 güne sığdırdığımız, yoğun ama Seul’ün ana mekanlarını içeren gezimiz böyle. Seul görülmeli mi?? O taraflara yolunuz düştüyse elbette görülmeli. Ama çevredeki diğer şehirlerle karşılaştıracak olursam; 

Seul mü Tokyo mu?? Tokyo derim,

Seul mü Singapur mu?? Singapur derim, 

Seul mü Bangkok mu?? Bangkok derim. 

Yani Seul’ü öldürmüş gibi olmayayım, hakkını da yemek istemem ama bu şehirlerin yanında Seul bana biraz fazla büyük şehir kalmış gibi geldi. Eğer o bölgede gezmek için bir şehir tercih edecekseniz Seul’den önce bu şehirleri görmek daha doyurucu olabilir. Seyahatlerinde yoğun olarak kültür görmekten hoşlanan ben Seul’den daha fazlasını beklemiş olabilirim ama her şeye rağmen Güney Kore ve Seul görülmeyi hakeden yerler.

Seul yazımdan önce Güney Kore ile ilgili genel bilgileri içeren yazımı okumanızı öneririm.

“Seul Gezi Rehberi: 1.5 Günde Neler Yapılabilir?” için 4 yorum

  1. İnanılmaz güzel açıklayıcı ve ve yardımcı olan yazılar olmuş.İnilecek durağa kadar yazmanız inanılmaz….Seyahat planınından önce muhakkak yazılarınızı okuyup yola çıkacağım.Emeğiniz için teşekkürler 🌺

    Beğen

Gamze için bir cevap yazın Cevabı iptal et