
Büyük, benzersiz, unutulmaz, efsanevi Japonya gezimizin ilk durağı Kyoto’dayız. Kediciklerin hocalarına yaptığı gibi, benim de Japonya için bu kadar güzel sıfatı arka arkaya dizmemde Kyoto’nun payı çok büyük. Hemen başta söyleyeyim şimdiye kadar gezdiğimiz yerler bir yana, Kyoto bir yana. Öyle güzel bir şehir.. Nereye baksanız ayrı bir tarih, ayrı bir estetik, ayrı bir güzellik yatıyor. Üst üste Dünya’nın en iyi şehri ünvanını alan Kyoto’daki güzelliği, sakinliği, düzeni görünce insan bir an hayatı sorguluyor.
2. Dünya Savaşı sırasında, ABD Japonya’da atom bombası atacağı şehirlerin listesine başlangıçta Kyoto’yu da dahil etmiş. Ancak daha sonra Savaş Bakanı Henry Stimson şehrin kültürel önemini belirterek Kyoto’nun listeden çıkarılmasını sağlamış. Stimson da Kyoto’ya kıyamamış anlaşılan. 2021 yılında Japonya Hükümeti Kültür İşleri Ajansı Kyoto’ya taşınmış. Yine Kyoto’da UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesine alınan 17 anıt bulunuyor. Kyoto tam bir kültürel miras derken boşa konuşmuyoruz yani. Kyoto gibi bir şehri miras alıp, tarihi dokusunu koruyarak bugüne kadar gelmesini sağlayan, insanlığa kazandıran Japon halkına ben kendi adıma teşekkür ediyorum.

Kyoto’yu anlatmaya başlamadan önce Japonya hakkında genel bilgiler yazımı okumanızı öneririm. Japonya’nın geneli için söylediğim şeyler burası için de geçerli elbette. Kyoto için farklı olan durumlara ise bu yazımda ayrıca değineceğim.
Kyoto oldukça eski ve Japon kültürü için önemli bir şehir. Tokyo’dan önce Japonya’ya yaklaşık 1100 yıl başkentlik etmiş. Geleneksel Japon yaşantısını ve Japon kültürünü gözlemleyebileceğiniz en iyi şehir diyebilirim. Kyoto’da yaklaşık 2000 civarında tapınak bulunuyor. Yok yanlış okumadınız, bir değil, iki değil, üç değil… 2000. Sanırım Kyotolular yemeyip içmeyip yüzyıllar boyu tapınak yapmışlar. Tabii Kyoto’nun tek olayı kültür ve tarih değil. Nüfusu 1.5 milyon civarında olan Kyoto aynı zamanda önemli bir finans merkezi.
Şimdiye kadar küçük büyük bir çok ülkenin bir çok şehrine seyahat yaptık. Koca metropoller, tarihi dokusu çok iyi korunmuş orta çağ şehirleri, doğayla iç içe yemyeşil nice başkentler gördük. Ancak Kyoto bu şehirlerin hepsinden daha farklı. Şehrin güzelliğini bir yana bırakırsak buranın manevi bir tarafı var. Budizmin telkin ettiği o sakinlik tüm şehri bir kalkan gibi koruyor sanki. Çevrede sinir küpü misali, biri bana yan baksa da olay çıkarsam diye gezinen bir tip yok açıkçası. Sabah erkenden insanlar çıkıp bahçelerindeki çiçekleri suluyor, güleryüzle işlerini yapıyor, kendi hallerinde yaşıyorlar. Her şey ağır çekimde ilerliyor gibi. Bu nedenle bu şehirden öyle hareketli bir gece hayatı, sabahlara kadar açık restoranlar, çılgınlar gibi bir alışveriş durumu beklemeyin. Burada gün içerisinde tapınak tapınak gezeceksiniz akşam olunca da erkenden yemeğinizi yiyip odanızda dinlenmeye çekileceksiniz. Dediğim gibi burada sakinliği iliklerinize kadar hissetmek ana amaç. Ama bu durum sizi kesmiyorsa, hareket istiyorum diyorsanız bunun da çaresi var. Hemen yanı başınızdaki Osaka Japonya’da hareketin ve gece hayatının merkezi. Bu tür atraksiyonlar için oraya gideceksiniz.

Kyoto’ya Ulaşım
Gelin görün ki bu dünyalar güzeli şehirde havalimanı yok. Kyoto’ya ulaşmak için Japonya’nın başka şehirlerini kullanmak zorundasınız. Çok büyük ihtimalle Kyoto’ya ya en yakınında bulunan Osaka’dan ya da başkent Tokyo’dan geçiş yapacaksınız.
Osaka-Kyoto Ulaşımı
Öncelikle Osaka’dan Kyoto’ya tüm ulaşım yollarının detaylı şekilde anlatıldığı güzel bir adres paylaşıyorum, buraya tıklayarak inceleyebilirsiniz. Ben de kısaca bahsetmek istiyorum.
Osaka Kansai Havalimanından Kyoto’ya geçmenin en kolay yolu; JR Haruka Express treni. Japonya ile ilgili genel bilgiler yazımda JR Pass’ı genişçe anlatmıştım, buraya tıklayıp okuyabilirsiniz. İşte Japonya’ya girer girmez aktive ettiğimiz JR Pass’ımızı ilk kullanacağımız yer burası. Havalimanında JR Pass ofisinden Haruka Trenine koltuğunuzu rezerve ettirip ulaşımı bedavaya halledebilirsiniz. Yolculuk yaklaşık 1 saat sürüyor. JR Pass ınız yoksa Haruka Express Trenine 2850 yen ödeyerek tek yön bilet alabilirsiniz. Bunun dışında 2600 yen ödeyerek otobüsle, yaklaşık 1 saatte, Kansai Havalimanından Kyoto Station’a geçebilirsiniz.

Japonya’da Shinkansen ile seyahat mutlaka yapılması gereken turistik bir aktivasyon.
Tokyo-Kyoto Ulaşımı
JR Pass ınız varsa Tokyo’dan Kyoto’ya Tokaido Shinkansen ile ücretsiz bir şekilde 2-2,5 saatte ulaşabilirsiniz. JR Pass yoksa Tokaido Shinkansende tek yön bilet yaklaşık 14.000 yen civarında.
Otobüs ile seyahat yaklaşık 9-10 saat sürüyor. Fiyatları 3000 yenden başlayıp 10.000 yene kadar çıkabiliyor.
Tokyo-Kyoto ulaşımı ile ilgili daha detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
Daha önce de dediğim gibi eğer Japonya’da birden fazla şehir gezme planınız varsa JR Pass almanızı şiddetle öneririm.
Son olarak; JR Pass varsa trene binmeden önce JR ofislerden koltuk rezerve ettirmeyi unutmayın. Ayrıca Japonya’da trenler bir dakika bile gecikmez, inanılmaz dakikler. Dikkat edin de treni kaçırmayın.

Kyoto’da şehiriçi ulaşım
Seyahatimiz boyunca toplu taşımada sadece otobüs kullanacağız. Bu şehirde metro da var aslında ancak pek işimize yaramayacak. Bizim için varsa yoksa otobüs. Kyoto’da otobüs biletleri tek yön 230 yen. Ancak gün içerisinde otobüsü birden fazla kullanacaksanız 700 yen verip günlük otobüs kartı almanız daha mantıklı. Günlük otobüs kartıyla bir gün içerisinde istediğiniz kadar otobüs kullanabiliyorsunuz. Biletleri otobüsün içerisinden alabildiğiniz gibi Seven Eleven gibi marketlerden de alabilirsiniz. Bileti inerken şoförün yanındaki makineye okutmanız gerekiyor.

Kyoto’da Konaklama??
Daha önce Japonya hakkında genel bilgiler verdiğim yazımda da bahsetmiştim, Japonya seyahatinizde en çok canınızı yakacak şey konaklama olacak. Konaklama genel olarak Japonya’da çok pahalı, Kyoto da buna dahil maalesef.
Bizim gibi Kyoto’da sadece 2-3 gün vaktiniz varsa, o değerli zamanı ordan oraya metrolarda otobüslerde harcamamak için merkezi konumda konaklamayı tercih etmeniz önemli. Kyoto için de bu merkezi bölge; Kyoto’nun en önemli tapınaklarının, yapılarının bulunduğu Higashiyama bölgesi, hadi size alanı biraz daha daraltayım, Higashiyama içinde de Gion bölgesi. Gion’da konaklamanız ulaşım, yeme, içme, alışveriş ve Kyoto’nun tarihi dokusunu yaşayabilmeniz açısından size avantaj sağlar. Ama tabii ki Gion bölgesi diğerlerine göre biraz pahalı. Fiyatlar sizi aşıyorsa Kyoto Station çevresinden de otel seçebilirsiniz.
Kyoto’da bir de ryokan mevzusu var. Geleneksel Japon ev hayatını bir kaç günlüğüne de olsa yaşamak istiyorsanız Kyoto bunun için en uygun yer. Ancak ryokanlar diğer otellere göre çok daha pahalılar. Eğer maddi açıdan zorlanmayacaksanız bu deneyimi Kyoto’dan başka nerede yaşabilirsiniz ki?? Bu nedenle bence ryokan Kyoto’da mutlaka yapılması gerekenler listesinde.

Bizim kaldığımız otel ise Gion bölgesinde Stay Sakura Higashiyama Shirakawa idi. Otel çok merkezi konumdaydı. İçerisinde mutfağı, çamaşır makinesi falan da vardı. Temizliği, konumu tek kelime ile harikaydı. Otelin kahvaltısı yoktu ama zaten çok da ihtiyaç duymadık. Çünkü hemen yakınımızda çok büyük marketler vardı. Sabah buradan aldığımız kahvaltılıklarımızı marketin mikrodalgasında ısıtıp yiyerek güne başladık. Gayet de güzel oldu. Oteli gönül rahatlığı ile öneriyorum.

Kyoto’ya kaç gün ayrılmalı??
Kyoto 3-4 güne sığdırılacak, gezmekle bitirilecek bir şehir değil. Az önce de söylediğim gibi 2000’e yakın tapınak var. Tabii ki hepsini tek tek gezecek halimiz yok, mecburen nokta atışı yerler belirleyip bitirmeye çalışacağız. Bence Kyoto için ideal seyahat süresi 3 gün. Bundan azı fazla koştur koştur olur, fazlası ise artık hep aynı şeyleri yapıyormuşsunuz hissi yaratır. Çünkü bir noktadan sonra tapınaklar birbirinin aynısı gibi geliyor. O ilk heyecan ve sanki Dünya’dan başka bir gezegene fırlatılmışsınız hissi gitgide etkisini azaltıyor. Ancak bizim gibi turistik bir gezi için değil de Budizm felsefesi içerisinde kendinizi arayış yolundaysanız o zaman aylarca da kalabilirsiniz. Ki gördüğüm kadarıyla Kyoto’ya bu amaçla gelen insan da çok fazla.

Gezilecek Yerler??
Gitmeden önce her şehirde olduğu gibi Kyoto için de bir plan program hazırlamıştık elbette ancak aşırı sıcak ve nemden dolayı değişiklikler yapa yapa bir de baktık ki planın tamamen dışına çıkmışız, kafamıza göre geziyoruz. Pek yaptığımız bir şey değil bu aslında ama iklimin bizi bu kadar zorlayabileceğini hesaba katmadık maalesef. Size aşağıda Kyoto’da mutlaka görmeniz gereken ana noktaları sayacağım. Ancak sizin daha fazla vaktiniz varsa binlerce tapınak içerisinden birkaç tanesini daha listenize ekleyebilirsiniz. Bizim gün gün gezi rotamız şöyle;
- Gün;
- Otele geç vardığımızdan dolayı ilk gün sadece Fushimi İnari’ye gidebildik.
2. Gün;
- Kodai-Ji
- Entokuinteien
- Kiyomizu-Dera
- Ginkakuji
- Filozof Yolu
- Akşam Nishiki Market
3. Gün;
- Kinkaku-Ji (Golden Pavillion)
- Nijo Castle
- Gion ve Pontocho Bölgesi
- Tokyo’ya geçmek için Kyoto Stationa gidiş ve kapanış :p
Hazırsanız başlayalım…
Fushimi Inari
Gezdiğim yerleri film şeridi gibi geçirdim de gözümün önünden, şimdiye kadar Fushimi Inari’den daha güzel, daha özel, daha etkileyici bir yer görmediğime karar verdim, kesinlikle eminim. Dünya bir yana, Fushimi İnari bir yana benim için. Tapınağın girişindeki kapıdan içeri adım atmaz gerçek dünya dışarda kalıyor, siz ayrı bir diyara geçiş yapıyorsunuz sanki.
Fushimi Inari, Inari Dağı eteklerinde ormanın içerisine yerleştirilmiş binlerce adet turuncu kapıdan oluşan Pirinç ve Sake Tanrısı’na adanmış bir Şinto Tapınağı. Bu tapınakta bolca gördüğünüz geleneksel Japon kapılarına Tori adı veriliyor. Toriler, Şinto tapınaklarının girişinde veya içerisinde bulunuyor ve sembolik olarak dünyadan kutsal aleme geçişi ifade ediyor. Aynı zamanda Japon inancına göre bu kapıların şans getirdiğine inanılıyor. Fushimi İnari’de 20-30 falan değil tam 10.000 adet Tori bulunuyor. Bu tapınağa dilek dilemek için gelen insanlar dilekleri kabul olduğunda üzerinde isimlerinin yazılı olduğu torilerden bir tane yaptırıp tapınağa bağışlıyorlar. İşte böyle böyle Fushimi Inari’deki torilerin sayısı onbinleri bulmuş.


Tapınağın girişinden dağın tepesine tırmanmak için 2-3 saat boyunca ormanda turuncu torilerin içerisinde ilerlemeniz gerekiyor. Eğer tapınağın tamamını gezmek gibi bir niyetiniz varsa gitmesi, gelmesi, dinlenmesi falan, yarım günden daha fazlasını buraya ayırmalısınız. Zamanım geniş olsaydı eğer tamamını gezmek isterdim ancak biz de diğer bir çok turist gibi belli bir noktasına kadar çıkıp geri döndük.
Fushimi Inari, instagram paylaşımlarından da anlayacağınız üzere sadece Kyoto’nun değil, Japonya’nın en turistik noktası. Yani hazırlıklı olun, acayip bir kalabalık sizi bekliyor olacak. Öyle tek başınıza mistik pozlar falan hayal. O fotoğraf karesine muhtemelen sizinle birlikte onlarca insan daha girecek. Ancak sabahın çok erken saatlerinde tapınağa giderseniz daha sakin fotoğraflar çekebilirsiniz. 24 saat açık olan tapınağın girişi ücretsiz.
Ulaşım; metro ile JR Inari İstasyonu’nda, otobüs ile Fushimi Inari Taisha İstasyonu.


Tapınakta bolca bu tilki heykelinden göreceksiniz. Sebebi ise tilkinin bu tanrının habercisi ve tapınağın koruyucusu olarak kabul edilmesiymiş.
Kodai-Ji
Kyoto’da 2. günümüzün ilk durağı otelimizin çok yakınında bulunan Kodai-Ji Temple. Kyoto’da mutlaka görmeniz gereken muhteşem tapınaklar listesinin ilk sıralarında yer alıyor kendisi. Gerçi Kyoto’da her yer o kadar güzel ki insanın her yeri listeye ekleyesi geliyor ama neyssse. Kodai-Ji, Zen öğretisine sahip bir Budist tapınağıdır. 1605 yılında, Nene olarak anılan Kita no Mandokoro tarafından, savaş ağası Toyotomi Hideyoshi’nin öldürdüğü kocası anısına inşa edilmiştir. Tapınak restorasyonda olduğundan maalesef içini göremedik ancak tapınağın bahçesi, içerisindeki gölet ve küçük bambu ormanı tek kelime ile harika. Sabahın erken saatinde gittiğimizden gayet sakin ve serin bir gezi oldu, inanılmaz keyif aldık. Sadece Kodai-Ji’nin girişi 600 yen. Ancak Kodai-Ji ve Entokuinteien girişlerini birlikte alırsanız ki bence bunu tercih etmelisiniz, o zaman giriş ücreti 900 yen tutuyor. Tapınak her gün 09.00-17.30 arasında ziyaretçilere açık.


Tapınağın hemen yanında 24 metrelik kocaman Buda heykelinin bulunduğu Ryozen Kannon Temple bulunuyor. Bu tapınak 2. Dünya Savaşı’nda ölen Japon ve Müttefik askerlerini onurlandırmak ve savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu vurgulamak amacı ile 1955 yılında yapılmış. Buranın girişi için ayrıca 200 yen vermeniz gerekiyor. Bazen sadece fotoğraf çekip çıkacağınızı söylediğinizde ücretsiz girmenize izin veriyorlarmış ancak ben denemedim.
Ulaşım; 206 No’lu otobüs ile Higashiyama Yasui durağında inip 10-15 dk yürüyerek ulaşabilirsiniz.

Entokuinteien
Kodai-Ji’nin biraz ilerisinde bulunan bu tapınak aslında Kodai-Ji’nin bir parçası. İçerisinde taşlarla minik zen bahçeleri düzenleyebiliyorsunuz, arka bahçeye açılan küçük odaları gezebiliyorsunuz. Mutlaka görmeniz gereken çok tatlı bir tapınak. Özellikle Japon tarzı bir odadan zen bahçesini izlemek, o huzuru hissetmek çok keyifli.
Sadece Entoku-in girişi 500 yen, Kodai-Ji ile birlikte 900 yen. Ziyaret saatleri 09.00-17.30.
Ulaşım Kodai-Ji ile aynı, 206 No’lu otobüs ile Higashiyama Yasui durağı.


Kiyomizu-Dera
Yazıyı yazarken hangi tapınak daha güzeldi diye düşünüyorum da karar veremiyorum. Hepsi ayrı ayrı Dünya’nın en güzel yeriymiş gibi geliyor. Kyoto o kadar güzel ki duygularımı kelimelere dökmekte zorlanıyorum resmen, hatta zaman zaman saçmalıyorum. Mesela Fushimi Inarı’yi favorimiz ilan ettik ama Kiyomizu-Dera ve tapınağa giden o muhteşem yol şimdiye kadar gördüğüm en güzel yerler arasında.
Size tavsiyem Kiyomizu-Dera’ya biraz geniş zaman ayırın. Az önce bahsettiğim tapınağa giden yolda sağlı sollu dükkanlara girerek, ekonomimiz elverdiğince alış veriş yaparak, ikramlık yiyeceklerin tadına bakarak, bir yerlerde oturup çay içerek veya o meşhur matchalı ürünlerden herhangi birini deneyerek ya da hiçbir şey yapmayıp sadece sokağı izleyerek sindire sindire gezin. Koştur koştur tapınağı görüp hemen geleyim moduna girerseniz çok şey kaçırırsınız.

Tapınağa gelince, UNESCO tarafından dünya mirası listesine alınan Kiyomizu-Dera, budizmin en eski ve en baba tapınağıdır. 798 yılında geleneksel Japon teknikleri ile tamamen ahşaptan inşa edilmiş tapınak, içerisinde bir çok yapıyı barındıran bir komplekstir aslında. Tapınağın en güzel kısmı ise ormana açılan ana balkon kısmı. Zaten en fazla kalabalık ve curcuna da burada bulunuyor. Bu balkon kısmına ait eski zamanlarda ilginç bir gelenek mevcutmuş. Şöyle ki; balkondan aşağı atlayıp da hayatta kalan kişinin dileğinin kabul olacağına dair bir inanış varmış ve Edo döneminde bu amaçla 234 atlayış kaydedilmiş. Bunların da %85’i hayatta kalmış. Zannediyorum hayatta kalanların o saatten sonraki tek dilekleri iyileşmek olmuştur. Her neyse bu manasız gelenek tabii ki günümüzde yasaklanmış.
Kiyomizu-Dera Tapınağı 09.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. Giriş ücreti 300 yen.
Ulaşım; bence bu tapınağa yürüyerek gitmek en güzel seçenek. Ancak yine de daha az yürüyelim diyenler için; 206 ve 86 no’lu otobüsle Gojo-Zaka durağı.

Son olarak şunu söylemeliyim; Kyoto’da Fushimi Inari ve Kiyomizu-Dera çok özel ve çok farklı tapınaklar. Bundan sonra anlatacağım tapınakların hemen hepsi birbirine benziyor; bir tapınak, etrafında minik bir gölet ve muhteşem bahçeler.. Hepsini gezmek elbette çok güzel olur ancak Kyoto’da zaman kısıtlılığı yaşıyorsanız ve sadece bir iki yer görme hakkınız varsa bu hakkınızı Fushimi Inari ve Kiyomizu-Dera’dan yana kullanmanızı öneririm. Bu ikisini asla atlamayın.
Ginkakuji
Ay ışığı çatısına vurduğunda gümüş rengine büründüğünden ‘Gümüş Villa’ olarak da biliniyor. Yoksa gümüşten yapılmış falan değil. 1482 yılında Shogun Ashikaga Yoshimasa tarafından yaptırılan ahşap köşk, Yoshimasa’nın ölümünden sonra Zen Budist tapınağına dönüştürülmüş. 1994 yılında UNESCO tarafından Dünya Miras Alanı olarak belirlenmiş. Aslında Ginkakuji’nin asıl olayı ahşap köşk değil, bahçesi. Bahçe Japon peyzaj mimarisinin en önemli örneği olarak gösteriliyor. Gerçekten de çok güzel. Görevliler heryerde sürekli bahçenin bakımını yapıyorlar. Yosunları bile tek tek sildiklerini gördü bu gözler.

Ginkaku-Ji 08.30-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. Girişi 500 yen.
Ulaşım; 32, 5, 17, 100, 102, 203, 204 no’lu otobüslerle Ginkakuji Michi durağı.

Filozof Yolu (Philosopher’s Walk)
Japonya’nın turistik tanıtımlarındaki çiçek açmış kiraz ağaçları ile kaplı yol bu yol işte. Ginkakuji ile Nanzenji tapınakları arasında bulunuyor. Yol boyunca bolca sinir bozucu seviyede güzel Japon evleri, cafeler, restoranlar ve tuhaf ürünler satan mağazalar karşınıza çıkacak. Aslında ideal olan burayı Sakura zamanında gezmek ama her zaman mümkün olmuyor işte. Mevsim ideal olmasa da buralara kadar gelmişken yaklaşık 2 km ilk bu muhteşem yolda mutlaka yürüyüş yapmalısınız.
Buraya Filozof Yolu denmesinin sebebi ise Kyoto Üniversitesi profesörlerinden Nishida Kitaro’nun (1870-1945) ekonomi profesörü arkadaşı Hajime Kawakami ile her gün çeşitli meselelerde düşünüp tartışarak bu yolda yürümeleriymiş.
Ulaşım; Eğer Ginkakuji ya da Nanzenji yakınlarındaysanız yürüyerek kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Ama uzaktan otobüs ile ulaşım sağlayacaksanız 17 no’lu otobüs ile Ginkakuji-michi durağında, 5 no’lu otobüs ile de Nanzenji-Eikando-michi durağında inerek ulaşabilirsiniz.

Sakura Zamanı dışında sizi yemyeşil bir yol bekliyor.
Nishiki Market
Bütün gün tapınak tapınak uhrevi dünyanın sınırlarında dolaştıktan sonra ağrıyan ayaklar ve açlıktan zil çalan bir mide ile gerçek dünyaya sert bir dönüş yapıp kendimizi Nishiki Market’te bulduk. Neden Nishiki Market?? Çünkü burada harika bir yemek yiyip sonrasında güzel bir cafede kendinizi şımartarak tatlı-kahve ikilisini yapabilirsiniz. Biraz dinlendikten sonra da birbirinden güzel mağazalarda gezebilir, belki gördüğünüz bir Şinto tapınağında dilek dileyebilir ya da canınız isterse renkli oyun salonlarında Japonlar gibi şen olabilirsiniz. Kısacası Nishiki Market günün yorgunluğunun üzerine bizlere oldukça fazla seçeneği bir arada sunuyor.
Burası Kyoto’da tutulan deniz ürünlerinin taze taze halka satılması amacı ile 782 yılında kurulmuş bir pazar aslında. Zaman içerisinde restoranlar, mağazalar birbiri ardına açılmış ve şehrin en hareketli, en turistik noktası haline gelmiş. Kyoto’da bir akşam yemeğini mutlaka burada yemenizi tavsiye ederim.
Nishiki Market her gün 10.00-18.00 saatleri arasında açık.
Ulaşım; Nishiki Market Kyoto’nun merkezi diyebileceğimiz bir konumda bulunuyor zaten, ulaşım kolay yani. Metro ile; Shijo Station, Karasuma Station ya da Kawaramachi Station. Otobüs ile; 5 No’lu otobüsle Shijyo Takakura durağı.

Kinkaku-ji (Golden Pavilion)
Bugün Kyoto’daki son günümüz, dolayısıyla hüzün dolu içimiz. Bu şehri o kadar sevdik ve benimsedik ki bir terslik olsa da ayrılmasak modundayız. Mesela Tokyo’ya gideceğimiz tren arıza yapsa, iptal olsa falan. Sonra birden Japonya’da olduğumuz aklımıza geliyor. Japonya’da tren bozulacak da iptal olacak da… Yani akşam saatlerinde kıyamet ayarında bir felaket olmazsa paşa paşa Tokyo’ya geçeceğiz, kaçarı yok. Koyoto’daki son saatlerimizin tadını çıkarmak ve daha fazla yer görebilmek ana hedefimiz.
Son günün ilk durağı Altın Tapınak olarak bilinen Kinkaku-ji. Daha önce hatırlarsanız karşı dağın eteklerinde bulunan Gümüş Tapınağı (Ginkaku-ji) görmüştük. Şimdi sıra altın olanında. Burayı mutlaka Japonya tanıtımları yapılan fotoğraflarda ve videolarda görmüşsünüzdür.
Kinkaku-ji 1397 yılında Kamakura Dönemi’nde yaşayan Kitsune Sayanci tarafından inşa edilmiş. Aslında başlangıçta bir dağ evi olarak tasarlanmış ve o şekilde yaptırılmış. Daha sonra Sayanci ailesinden satın alınmış ve Şogun Yoşimitsu’nun mezarının da bulunduğu bir tapınağa dönüştürülmüş. Zaman içerisinde zarar görmüş elbette ancak UNESCO’nun da yardımlarıyla restore edilerek günümüze kadar ulaşması sağlanmış. Ahşap ve altın varaklı kaplamalar kullanılarak yapılan Kinkaku-ji bir budist tapınağı. Haftanın 7 günü 09.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. Giriş ücreti 500 yen.
Ulaşım; 12, 59 ve 205 no’lu otobüsle Kinkakuji-michi durağı.

Nijo Castle
Kale denince aklımıza gelen o kocaman kaba taş binalar burada yerini tek katlı ve inanılmaz zarif bir mimariye bırakıyor. Ova Kalesi tipinde inşa edilen Nijo Castle tam bir Japon mimarisi örneği. Kale 1679 yılında Tokugawa Şogunluğu tarafından, Şogunların Kyoto’daki ikametgahı olarak inşa edilmiş ve 1939 yılına kadar da bu amaçla kullanılmış. 1939 yılında Kyoto şehrine bağışlanan kale günümüzde sadece turistik amaçla kullanılıyor. Koskoca bir neslin gençlik aşkı Tom Cruise’nin oynadığı ‘Son Samuray’ filminin bazı sahneleri de burada çekilmiş. Bu arada aklıma gelmişken söyleyeyim Kyoto’ya gitmeden mutlaka Son Samuray filmini izleyin. Muhteşem Kyoto manzaraları eşliğinde kenarından kıyısından samuray kültürü hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Kale hafta içi her gün 08.45-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. Giriş ücreti 1300 yen.

Ulaşım; metro ile Tozai hattı ile Nijojo Mae durağı ya da 9-12-50 no’lu otobüslerle Nijojo Mae durağı.

Gion ve Pontocho Bölgesi
Gion, sakin ve sessiz şehir Kyoto’nun en hareketli ve en merkezi bölgesidir. Aynı zamanda Kyoto’da geyşa görme ihtimalinizin en yüksek olduğu noktalardan birisidir. Gerçi ben iki gün boyunca Kyoto’da hiçbir yerde geyşa görmedim ama belki siz karşılaşabilirsiniz. Gion kocaman bir bölge sonuçta, belki daha spesifik bulundukları bir bölge vardır. Gion, Yasaka Tapınağı ve Kamo Gölü arasında bulunuyor. Bu bölge geleneksel machiya ahşap evleri ile ziyaretçilerin dikkatini çekiyor. Film gibi sokaklarda birbirinden güzel bir çok çay evi, cafe ve restoran da bulunuyor. Gezmesi inanılmaz keyifli bir bölge.

Ama ben Kamo Nehri’nin hemen yanında bulunan Pontocho’yu gezmekten daha fazla keyif aldığımı söyleyebilirim. Daracık geleneksel bir sokak ve karşılıklı sıra sıra dizilmiş restoranlar… O kadar mükemmel bir ortam var ki anlatamam. Kyoto’da bir akşam yemeğini de mutlaka burada yemelisiniz. Ancak burada mekanlar Tokyo’daki gibi gecenin geç saatlerine kadar açık değil maalesef. Saat 21 gibi kapanmaya başlıyor her yer. Yani yemek işini çok geç saatlere bırakmayın.

Ulaşım; 86 ve 206 no’lu otobüslerle Gion durağından ya da metro ile JR Line kullanarak Tofukuji İstasyonundan.

Evet, bizim iki güne sığdırmaya çalıştığımız Kyoto rotamız bu şekildeydi. Bana sorarsanız Kyoto’da kısıtlı vakti olan biri için gayet yeterli bir rota. Burada eksik olan iki yer; Arashiyama Bambu Ormanı ve Yasaka Shrine. Siz mutlaka Kyoto seyahatinize bu ikisini eklemeye çalışın.
Son olarak;
- Aşırı turistik aktivitelere meraklıysanız Kimono kiralayabilirsiniz. Etrafta o kadar çok Kimonolu turist vardı ki bir ara gaza gelmedim desem yalan olur. Tapınakların etrafında kimono kiralayan bolca mağaza var. Japonya’da bu deneyimi yaşamak için en uygun şehir ise tabii ki Kyoto.
- Biz yapamadık ama şu meşhur Tea Ceremony deneyebilirsiniz. Gion bölgesinde ve tapınakların etrafında bunun için mekanlar bulunuyor.
- Paranız varsa ryokan’da konaklamayı denemek lazım bence. Kyoto’da çok güzel Ryokanlar var.
- Küçük istisnalar olmakla birlikte genel olarak tapınaklar saat 17.00’da kapanıyor.
- Gion’daki bazı tiyatrolarda geyşalar oyunlar sergiliyor, denenebilir.
- Daha önce de söylediğim gibi Kyoto’da gece hayatı, uzakdoğunun meşhur sokak pazarları falan yok. Bunlar için Osaka’ya gitmelisiniz.
- Şunu da söyleyip Kyoto yazımı bitirmek istiyorum; herhangi bir sebepten bir kaç günlüğüne de olsa Japonya’da bulunuyorsanız, sadece tek bir şehir görme hakkınız varsa kesinlikle Kyoto’yu seçin. Burayı görmeden Japonya’dan ayrılmayın.
“Japonya’ya Gitmeden Bilinmesi Gerekenler” yazımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

“Kyoto’da Gezilecek Yerler: Tapınaklar, Kaleler ve Geleneksel Mahalleler” için 2 yorum