Macaristan’ın başkenti Budapeşte Orta Avrupa’nın incisi olarak bilinir. Burası düzenli, temiz ve gezilmesi de gayet kolay bir şehir. Süre olaraksa 2-2,5 gün yeter de artar bile. Şehri gezerken biz genelde yürümeyi tercih ettik. Ancak metro,tramvay gibi toplu taşıma seçeneklerinizin de olduğunu unutmayın sakın, kendinizi çok zorlamaya gerek yok. Ancak Budapeşte’de toplu taşıma saat 23.00’da bitiyor haberiniz olsun. Taksiye gelince, internette Budapeşte ile ilgili şeyler okuduğunuzda hemen herkesin ortak şikayeti taksilerde sabit bir tarifenin olmamasıdır. Gerçekten de öyle; gece tarifesi ayrı, gündüz tarifesi ayrı, Buda tarifesi ayrı, Peşte tarifesi ayrı falan filan.. Bunlarla hiç uğraşmayın. Eğer taksiye binmeniz gerekiyorsa mutlaka şoförle pazarlık edin, fiyatı önceden bağlayın sonra da gönül rahatlığıyla taksiye binin. Peşte’nin merkezinde bazı turistik bölgeler ve Buda tarafında tarihi yapıların bulunduğu Kale bölgesi araç trafiğine kapalı. Dolayısıyla buraları gezmenin en iyi yolu yürümek.
Budapeşte’de gezilecek yerlere geçmeden önce değinmek istediğim bir iki şey var. İlk olarak aşağıda bahsettiğim fiyatların hepsinin 2020’da geçerli güncellenmiş fiyatlar olduğunu belirtmek isterim (gezginflamingonuz boş durmuyor habire güncelliyor yani :). İkinci olarak da Macaristan bir avrupa birliği ülkesi olmasına rağmen para birimi euro değil, Macar Forinti yani HUF. Bu para birimi bizim gibi dolar ve euro ile sık muhattap olan dolayısıyla da herşeyi 3-3,5 ile çarpmaya alışmış gezginleri korkutmasın, çünkü kabaca HUF-TL çevrimi çok kolay. HUF’tan iki sıfır attığınızda yaklaşık TL değerini bulabilirsiniz. Örneğin 500 HUF kabaca 5 TL. Rahat olun elimizde hesap makinesi ile gezmeyeceğiz yani 🙂
Evet bu küçük ve önemli notun ardından kaldığımız yerden devam edelim. Tuna Nehri şehri Buda ve Peşte olmak üzere ikiye ayırıyor. Bu nehir de Londra’daki Thames Nehri gibi boz bulanık bir nehir ancak ona göre daha temiz. En azından kokmuyor. Yine Buda ve Peşte Tuna’nın üzerindeki 7 köprü ile birbirine bağlanıyor. Şehrin Peşte tarafı daha hareketli, Buda tarafında ise daha çok tarihi yapılar bulunuyor.
Sabah saat 08.30’da THY ile yaklaşık 2 saat süren bir yolculuktan sonra Budapeşte Franz Liszt Havalimanına vardık. Havalimanı Budapeşte merkezinin 16 km kadar dışında yer alıyor. Havalimanından merkeze gün boyu otobüs, metro ve trenle ulaşım mevcut.
- Merkeze gitmek için 100E ve 200E otobüs hatlarını kullanabilirsiniz. 100E otobüs hattı merkezdeki Deák Ferenc tér metro istasyonuna gidiyor. Sonrasında da bu istasyondan istediğiniz yere aktarma yapabilirsiniz. 100E otobüsleri her 20 dk’da bir havalimanından hareket ediyor. Yolculuk 30dk sürüyor, ücreti ise 900 HUF. 200E ise terminal 2’den kalkıyor, Kőbánya–Kispest metro istasyonuna gidiyor. Ancak merkeze gitmek için buradan Újpest–Központ yönüne doğru giden M3 metro hattına aktarma yapmalısınız. Bu biletin fiyatı ise gişelerden 350HUF, otobüsten alırsanız 450 HUF.
- Tren seçeneğiniz de mevcut. Bunun için de az önce bahsettiğim gibi Terminal 2’den 200E otobüsü ile Ferigehy Tren İstasyonuna gelip buradan banliyö trenine binebilirsiniz.
- Dövizin bu yüksek zamanında fantazi yapıp taksiyle gitmek isterseniz de 30 euro civarı bir şey tutuyor. Taksi kullanmadan önce mutlaka fiyatı konuşarak, hatta pazarlık ederek binin.
Budapeşte’deki ilk durağımız Peşte tarafındaki Kahramanlar Meydanı (Hösök Tere). Bu meydan Macarlar’ın Avrupa’ya gelişlerinin 1000. yılı anısına yapılmış. Meydanın ortasında 36 metre yüksekliğinde Cebrail Sütunu ve bu büyük sütunun etrafında Macar tarihindeki önemli liderlerin heykelleri bulunuyor. Meydanın hemen sol tarafında Mücsarnok Sanat Sarayı, sağ tarafında ise Macaristan Güzel Sanatlar Müzesi bulunuyor.


Mücsarnok Sanat Saray bulunuyor.
2. durağımız Buda tarafındaki Gül Baba Türbesi. Budapeşte’de kaldığınız süre boyunca bol bol Osmanlı izlerini göreceksiniz. Gül Baba Türbesi de bunlardan biri. Sonradan öğrendiğim kadarıyla Gül Baba, Galatasaray Lisesi’nin kuruluşuna öncülük eden isimlerden biriymiş. Zaten bizim açımızdan burayı turistik yapan tek şey Gül Baba’nın türk olması, onun dışında burada görülecek çok da bir şey yok. Eğer vaktiniz kısıtlıysa burayı gönül rahatlığıyla listenizden çıkarabilirsiniz.

Sıradaki durağımız Gellert Tepesi. Burası Budapeşte’nin en yüksek noktalarından biri. Arkamıza Tuna nehrini ve ünlü Macar parlamentosunu alarak havalı pozlar çekip facebook’ta falan paylaşım yapalım diye de manzarası muhteşem gözlem noktaları yapmışlar. Tepenin zirvesinde Özgürlük Anıtı var. Bu anıt Budapeşte’nin 1945’te Rus ordusu tarafından kurtarılmasının anısına, Kızıl Ordu için dikilmiş. Bu arada başta söylemeyi unuttum, Budapeşte kaplıcaları ve hamamları ile de ünlü bir şehir. Gellert bölgesinde de gayet lüks termal banyolar bulunuyor. Budapeşte’ye kadar gitmişken kaplıcalarına gidememenin üzüntüsünü hala daha içimde yaşarım ancak gitmesem de görmesem de yine de şiddetle tavsiye ediyorum.

Gellert Tepesinden sonra otele geçiyoruz. Otelimiz Buda tarafında, Matyas Kilisesinin hemen yanındaki Hilton Oteldi. Burası hala ikinci dünya savaşının izlerini taşıyan, Tuna nehri manzaralı gayet güzel bir otel. Ayrıca Buda tarafındaki tarihi mekanlara da oldukça yakın. Ancak akşam 6’dan sonra Budapeşte’de herkes evine çekildiğinden otelin çevresi çok tenha oluyordu. Gece geç saatlere kadar rahatça gezmek istiyorsanız Peşte tarafında daha merkezi bir oteli tercih etmenizi öneririm. Yeme-içme konusuna gelince ilk gün öğlen Peşte tarafında Kaltenberg‘de yedik. Genel olarak bakıldığında ben Macar mutfağını hiç beğenmedim. Her şeyden önce porsiyonlar çok küçük, ne gözünüz ne de karnınız doyuyor. Ayrıca yemekler de lezzetsiz geldi.

İlk gün akşam yemeğini ise otelin hemen karşısındaki Fortuna Restoranda yedik. Her ne kadar yemekleri beğenmesem de restoranın için gayet hoştu. Hatta bir grup masa masa gezip müzik çalıyordu, gayet eğlenceliydi.

Ertesi gün gezmeye otele yakın olan yerlerden başladık. ilk durağımız da hemen otelin bitişiğindeki Matyas Kilisesiydi. Kilise adını, burada iki kez evlenen Kral Matthias’tan almış. Ayrıca bu kilise Osmanlı’nın fethinden sonra da bir süre cami olarak kullanılmış. Günümüzde ise Budapeşte’nin en önemli yapılarından biri. Ayrıca bu kilisede yaz aylarında klasik müzik konserleri de veriliyor. İçine girip gezmek isterseniz fiyatı 1800 HUF.

Matyas Kilisesi’nin hemen önündeki küçük meydanda Veba Sütunu, yanındaki küçük meydanda ise St. İstvan’ın heykeli bulunuyor. Bu ülkede en çok duyacağınız isimlerden biri St. İstvan. Kimdir bu İstvan diye soracak olursanız söyleyelim hemen; kendisi Macaristan’ın ilk kralı. Macar devletinin kurucusu olarak kabul ediliyor. İsmi Turul efsanesinde de geçiyormuş. Kendisi din olarak halk adına hristiyanlığı seçmiş ve yayılmasını sağlamış. Kral öldüğünde mumyalanmış ancak daha sonra mezarı açılıp sağ eli çalınmış. Yazımızın ilerleyen kısmında da bahsedeceğim gibi çalınan bu sağ el bulunmuş ve belirli günlerde sergileniyor.



Matyas Kilisesi’nin hemen yanında Balıkçılar Tabyası denen, benim Budapeşte’de en beğendiğim yapı var. Burada kendinizi başka bir zaman dilimindeymiş gibi hissediyorsunuz. Ayrıca buradan Peşte tarafının manzarası da mükemmel. Yine bu noktadan ünlü macar parlamentosunu da içine alan harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Şunu söylemeliyim ki Budapeşte’de gündüz gezdiğiniz her yeri bir de gece gezmelisiniz. Çünkü macarlar ışıklandırma işini o kadar güzel yapmışlar ki gece her şey daha ihtişamlı ve mükemmel görünüyor. Balıkçılar Tabyası da mutlaka gece görülecekler listesinde yer alıyor.

Buda tarafındaki önemli yapılardan biri de çeşitli müzelere ev sahipliği yapan Macar Kraliyet Sarayı.

Kraliyet sarayının önünden funikülerle aşağı inebilirsiniz. Bu funiküler 1870 yılından beri hizmet veriyor. Buradan Karşınıza Tünel ve karşısında da tüm ihtişamıyla Zincirli Köprü çıkacak. Funikülerin fiyatı 1200 HUF.



Daha önce de bahsettiğim gibi Tuna nehri boyunca Buda ile Peşte’yi birbirine bağlayan bir çok köprü var ancak bunların en meşhuru Zincirli Köprü. Bu köprü araç ve yaya trafiğine açık. Tabii köprü bu kadar meşhur olunca hakkındaki rivayetler de fazla oluyor. Bunlarda en meşhuru şu; köprünün mimarı köprü bittiğinde herhangi bir kusurla karşılaşırsa intihar edeceğini söylüyor. Köprü tamamlanıp da kullanıma açıldığında küçük bir çocuk köprünün girişinde bulunan aslanın dilinin bulunmadığını fark eder. Bunun üzerine mimar köprüden Tuna nehrine atlayarak intihar eder. Bu hikayeler doğru mudur efsane midir bilinmez ama zincirli köprünün özellikle de gece manzarası muazzam. Zincirli Köprü de gece görülecekler listesinde.

Zincirli köprüyü yürüyerek geçiyoruz. İstikametimiz ünlü Macar Parlamento Binası. Macarlar bu bina ile çok gurur duyuyorlar. Gerçekten de çok güzel. Özellikle gece ışıklandırması harika. Zaten gece ışıklandırması ile ödül almış. Dolayısıyla burayı da gece görülecekler listesine ekleyin. Upuzun bir sıra beklemeyi göze alırsanız binanın içini gezdiren rehberli turlara katılabilirsiniz. Fiyatı avrupa birliği vatandaşı olmayan bizlere 6700 HUF. Parlamento turu için bilet fiyatlarını buradan inceleyebilirsiniz.

Buda tarafından bakıldığında Macar Parlamento Binasından başka ikinci bir yapı daha hemen göze çarpıyor. İşte bu göze çarpan yapı St. İstvan Bazilikası. Peşte tarafında ziyaret edilmesi gereken en önemli noktalardan biri diyebiliriz. Burası ilk Macar Kralı İstvan’ın onuruna yapılmış. Bazilika 9 tonluk çanı ile Macaristan’ın en büyük çanına sahip ayrıca içeriye girerseniz İstvan’ın mumyalanmış sağ elini de görebilirsiniz. Bazilikanın etrafında bir çok cafe bulunuyor. Oturup biraz dinlenmek için iyi bir adres. Bazilikanın girişi 1600 HUF.



Peşte tarafında yürüyüş yapmak isterseniz, bunun için en güzel cadde Andrassy Utca ve tabii ki Vaci Utca. Andrassy Utca üzerinde birbirinden şık mağazalar var, Vaci Utca‘yı ise birebir olmasa da bizdeki İstiklal caddesine benzetebiliriz (itiraf etmeliyim ki Vaci Utca bizim İstiklal’in yanında biraz sönük kalıyor). Vaci Utca’da ayrıca bir çok cafe ve restoran da bulunuyor. Dinlenmek için eğlenceli bir yer. Gezerken gözünüze bir çok hediyelik eşya satan dükkan çıkacak. Ancak size tavsiyem buralardan pahalıya alışveriş yapmamanız. Hediyelik eşya alım işini Vaci Utca’nın bir ucundaki Central Market Hall‘e bırakın. Burası daha çok yerel halkın bildiği bir yer. Meyve, sebzeden tutun da hediyelik eşyaya kadar birçok şey satılıyor. Şehirdeki birçok yere göre çok daha ucuz.




Sıra geldi Tuna nehri gezisine. Peşte tarafında, nehir kenarı boyunca, Tuna gezisi yapan bir çok firma var. Bunlar arasında hafif fiyat farkları bulunabilir. Bu firmaların en ünlüsü Legenda. Teknenin tipi, gezinin süresi ve içeriği değişken. Biz yaklaşık 1 saat süren turu tercih ettik. Arzu ederseniz daha uzun bir zamanda daha geniş bir alanı da gezebilirsiniz. Tuna nehri gezisini akşam güneş battıktan sonra yapmanızı şiddetle öneririm. Çünkü daha önce de bahsettiğim gibi şehrin gece ışıklandırması tek kelime ile muhteşem. Bu arada teknede içecek servisini ücretsiz yapıyorlar. Ayrıca birçoğunda türkçe audio guide da var. Yine isterseniz teknede romantik bir akşam yemeği seçeneği de mevcut. 1 saatlik klasik turun fiyatı 4500 HUF. İncelemeniz için link bırakıyorum, tıklayın.

Budapeşte’ye gelmişken yapmanız gereken en önemli şeylerden biri de Orta Çağ Gecesi. Biz bunun için ikinci gece Sir Lancelot‘u tercih ettik. Budapeşte gezimizdeki şüphesiz en zevkli anlardan biriydi. İçeri girdiğinizde kendinizi orta çağda hissetmeniz için tüm şartlar sağlanmış. Çalınan müzikten, kullandığınız bardaklara, garsonların kıyafetlerinden gösterilere kadar her şey harika. Masaya oturduğunuzda yemeğinizi kibar kibar çatal bıçakla yiyeceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Öyle çatal bıçak falan yok, Erol Taş gibi eti elinizle yiyorsunuz. Önünüze bir önlük veriliyor. Bardaklar ve sürahiler o dönemde nasıl kullanılıyorsa öyle. Kısacası hem yemekler hem ortam hem de gösteriler çok iyiydi. Listeye ortaçağ gecesini ekleyin, mutlaka yapılması gerekenlerden.



Evet bu şirin, sevimli biraz da hüzünlü orta avrupa şehrini anılarımıza ekleyip yeni maceralara yelken açıyoruz. Aklınıza takılanlar için gulayden@gmail.com mail adresinden ulaşabilirsiniz.
